Yaşam

‘Tanınmak beni yalnızlaştırdı’

Bir süredir mesaj kutularım Halil İbrahim Ceyhan’la  röportaj yapmam için dolup taşıyor. Kemik bir hayran kitlesi var. Sonunda buluşuyoruz. Ekranda ve fotoğraflarında sert bir havası var, o bu duruştan etrafına mesafe koyduğu için memnun. Ama biraz sohbet edince sert duruş kırılıyor. Fiziğiyle ve havasıyla sık sık bundan sonra projelerde karşımıza çıkacağının sinyalini veriyor. Bir yandan söz yazıyor ve besteliyor. Önce yeni yaptığı şarkılardan birkaçını dinliyoruz, hepsi yazdığı isimler için nokta atışı. Sonra da sohbete başlıyoruz.

Ne yaparsan bir anda sosyal medyada gündem oluyor. Kemik bir hayran kitlen var. Peki, nerede başlıyor senin hikâyen?

Sivas’ta doğup büyüdüm. Babam makine mühendisi, annem ev hanımı. 6 kardeşiz, ben 4 numara ve tek erkek çocuktum. Kızların arasında büyüdüm diyebiliriz.

Bu sana kadınların dünyası adına neler öğretti?

Çok şey öğretti ama en temelinde bir kadına nasıl davranılması gerektiğini öğrendim. O kadar kız kardeş duygusal anlamda da bir gelişim sağlıyor, duyarsızlaşmıyorsun ve farkındalığın çok geniş oluyor. İyi ki böyle bir ailenin içinde büyüdüm, çok mutluyum onlarla.

Sivas’ta büyümek nasıldı?

Sokakta oyunlar oynayarak büyüdüm. Bir sürü farklı kültür vardı. Anadolu toprakları, geçmiş medeniyetler ve bunların izlerini taşıyan insanlar… Komşuluk çoktu. İlkokuldan eve döndüğümde benim önlüğümü bir komşumuz, çantamı başkası eve götürüyordu, ben başka bir evde yemek yiyordum. Çok sevilerek büyüdüğüm bir ortamdı. Şimdi anlıyorum, bir mahalleye girdiğiniz zaman herkes sizi tanıyorsa, bu tarz işlere girildiği zaman ve popülerlik arttığında da karakter anlamında bocalamalar yaşamıyorsun. Dönüp baktığım zaman ben hep koca bir mahallede tanınan bir çocuk olarak büyüdüm, yani beni birinin tanımaması garipti aslında.

Ne zaman ayrıldın Sivas’tan?

İlk kez ortaokuldan sonra İstanbul’a geldim. O zaman emeklilikler biraz erkendi, babam emekli oldu ve iş alanı da İstanbul’daydı.

İstanbul korkutucu geldi mi?

Çok karışık geldi. Özgüven mekanizmamı sorguladım, herkesin seni sevdiği bir yerden geliyorsun ve burada kimse seni tanımıyor. Yaptığın her şey yadırganıyor veya onların yaptıkları sana yabancı geliyor, uyum sağlamaya çalışıyorsun, bazen doğru bildiğin sana yanlış gelebiliyor. Sivas’ta
20 kişilik pilot bir sınıfta ders alırken, burada 64 kişilik bir sınıfa girdim. Sınıf arkadaşlarımın Anadolu’dan gelen bir çocuğa olan yaklaşımları değişikti. Tabiri caizse biraz ezmeye yönelikti. Ama üstesinden geldim, oradan da bir şeyler öğrenerek çıktım.

Hem oyuncusun hem söz ve bestelerin var. Hayatında önce müzik mi yoksa oyunculuk mu vardı?

Müzik hep vardı. Küçükken şarkı sözlerini değiştirme oyunu oynuyordum, tek başıma bir şarkının sözlerini değiştirip kendime göre bir şeyler uyduruyordum. Ortaokulda birini görüp etkilenen arkadaşlarım bana gelip “Söz yazar mısın” derlerdi. Bunun bir yetenek olduğunun farkında değildim. Sonra eğitim almaya başladım, Mustafa Sağyaşar’dan dersler aldım. Oyunculuk anlamında da hep izlediğim filmlerdeki karakterleri taklit ederdim. Zaman içinde farklı sektörlerde insanlarla tanıştığın zaman bunun bir yetenek olduğunu ve bununla mutlu olduğunu görüyorsun. Ama önce müzikle başladım.

Neler yaptın?

Müzik stüdyolarına gitmeye başladım. Suat Aydoğan’la tanıştım. Sonra birkaç isme şarkılar verdim. Serdar Ortaç, Oğuz Berkay Fidan gibi.

BİR DAKİKA, YAMAN OLAYIM

Antalya Akdeniz Üniversitesi’nde makine mühendisliği okumuşsun. Neden?

Aslında son senesinde biraz bitirmemiş olabilirim (gülüyor). Altın bileziğin olsun, sonra ne yaparsan yap mantığı. Bu sırada oyunculuk için de hep uğraştım. Tiyatro topluluklarına katıldım. Mankenlik yaptığım dönemlerde ilk oynadığım dizilerden biri ‘Hayat Bağları’ oldu. Ardından ‘Emanet’ dizisi geldi, günlük işti, 3 sene ve 625 bölüm sürdü.

Bir karakteri 625 bölüm canlandırırken role kendini hiç kaptırmadın mı?

Çok kaptırdığım olmadı ama karakteri özel hayatımda kullandığım zamanlar oldu. Ağırbaşlı, hayatı iyi analiz etmiş bir karakterdi Yaman, bazı yerlerde “Bir dakika, ben bir Yaman olayım, orada bir özlü söz söyleyeyim, bu ortamı bir ciddiyete çekeyim” dediğim oldu.

Reyting savaşlarının olduğu anaakım kanallara geçmek, oyuncuların mücadelesine katılmak seni hiç korkutmadı mı?

Bu tereddütleri yaşadım. Ama ben bir yerdeysem beni destekleyecek insanlar da arkamda olur diye düşündüm. Bu dünya da beni korkutmadı.

Bu sezon birçok projen var…

Evet, sonbaharda başrolünde olduğum ‘Son Bilet’ vizyona girecek. Altayaz Film yapım şirketiyle çalıştık. Barbaros karakteri eski bir gazi. Bir şekilde ailesini kaybediyor ve bu durumla alakalı o suçlanıyor, büyük bir depresyona giriyor. Sonra araştırdıkça işin arkasında farklı olayların döndüğünü keşfediyor ve asker kimliğini tekrar giyiniyor. Diğer işim ‘Bir Masaldı’ müzikalinde Hande Subaşı’yla partneriz. Bütün provalarımız bitti. Önümüzdeki aylarda gala olacak, sonra Singapur’dan İspanya’ya yaklaşık 10 ülkeyi kapsayan bir turnemiz gelecek.
Bir de ‘Leyla’ dizisi olacak. Eski bir futbolcu olan Tufan karakterini canlandırıyorum, farklı bir proje. Hilal Saral yönetiyor, onunla çalışmak hayalimdi, bize kattıkları çok fazla.

Bundan sonrası için hayallerin neler?

Kendi filmlerimi yapmak istiyorum ama bir yandan da Tarık Akan gibi olmayı çok istiyorum. O ‘Taş Mektep’ gibi okul açtı, mesela Brad Pitt de öyle… İnsanlara vizyonel bir şeyler verip dokunuyor olmayı isterim.

 

DUYGUSAL ALDATMA ÇOK DAHA KÖTÜ

37 yaşında tanınmaya başladın. Şimdi 42’sin. Şöhret için geç kaldığını düşündün mü?

Hiç geç kaldığımı düşünmedim, hâlâ yadırgarım da şöhret mevzusunu. Günlük hayatında çok rahat yaşayan biriyim. Tanınmak beni yalnızlaştırdı.

Aslında çevren kalabalık…

Çok kalabalık ama yalnızım. Projelerin sorumlulukları çok fazla. Bu özgürlüğünüzü de kısıtlayan bir durum. Bunlar yalnızlaştırıyor…

Sence bugün burada olmanın ne kadarı yeteneğe, ne kadarı yakışıklılığa bağlı?

Hiç yakışıklılığa bağlı olduğunu düşünmüyorum. Kendimi öyle de değerlendirmiyorum. Güzel bir planlamayla güzel işlere adım attım.

Çapkın mısın?

Değilim ama insan ilişkilerini çok severim, bu da flörtöz gibi değerlendiriliyor.

Şimdi kalbinde biri var mı?

Yok.

Bundan önceki işinde aldatılan bir adamı oynuyordun. Hiç aldatıldın mı?

Aldatılmış olabilirim ama bunları çok konuşmak gereksiz.

Sen aldattın mı?

Aldatmadım. Aldatmaktan kasıt da duygusal aldatma mı, fiziksel aldatma mı? Duygusal olan aldatma çok daha kötü. Ben sadık olmayı severim, birilerini belirleyip hayatınıza alıyorsunuz, onlar orada tamamsa zaten başka bir arayışa girmenin anlamı yok.

 

TARKAN’A ŞARKI GÖNDERDİM

Tarkan’la çalışacaktın…

Tarkan’a 4-5 şarkı gönderdim, onun beğendiği şarkılar oldu, şu an biraz köşeye ayrılmış vaziyette değerlendiriliyor. Ona verdiğim şarkılardan birini Tarkan’ın vokalistliğini de yapan Faruk Emre’ye verdim, yakında çıkacak. Uğur Aslan’la da birkaç şarkı üzerinde konuşuyoruz.

Sence mikrofonun arkasında olmak mı kameranın önünde olmak mı zor?

Mikrofon arkası. Çünkü kameranın önündeki hataları telafi edebiliyorsunuz, çok profesyonel bir ekip sizi yönlendiriyor. Ama sahnede tek başınasın, her şey sana ait ve enerjiyi hep belli bir düzeyde tutmalısın.

Bir kartvizit hazırlasak isminin önüne meslek olarak önce hangisini yazdırırsın?

Oyuncu. Geldiğim nokta çok keyifli bir yer, adımlarımı hayal ettiğim gibi atıyorum.

 

KENDİMLE EN BÜYÜK YÜZLEŞMEM…

Dışarıdan çok sert duruyorsun…

Aslında değilim, ben keyifli, eğlenceli biriyim. Ama sert görüntümü de seviyorum çünkü mesafe koyuyor.

Kendinle ilgili nasıl keşiflerin var?

Şu sıralar olgunluk dönemindeyim, anlayış ve farkındalığım çok farklı bir yere gidiyor. Karşıma bir olay geldiğinde sonuçlarının ne olabileceğini artık çok rahat görüyorum.

Kendinle yüzleşir misin?

Evet, kendimle yüzleşirim ve acımasızca eleştiririm.

Kendinle yaptığın en büyük yüzleşme neydi şimdiye kadar?

Yalnızlık olabilir. Eve gittiğinde yalnız kalmak, bütün fikirlerini seni anlayan birisiyle tam olarak paylaşamamak… Onun bir tık gerisindeyim şu anda ama bunu da ben istedim sanırım.

Hiç egoya kapıldığın oldu mu tanındıkça?

Yok, yerini bilen biriyim. Her zaman, her şeyin çok daha iyisi var, benim de öyle. Egolu davranmak, diğer insanları rencide etmek bana iyi gelmiyor. Hatta girdiğim zaman bazı ortamlarda dikkat çekmekten bile çekiniyorum. Çünkü dikkat çektiğin zaman üzerine farklı bir şey yüklenecek, onu istemiyorum, o yüzden de kendimi kapatıyorum.

 

ARAMIZDA HİÇBİR ŞEY OLMADI

Aşk şarkıları yazıp besteliyorsun, aşkı nasıl anlatırsın?

Aşk, yanında kendin olabildiğin kişiyi bulmak demek. İnsanlar hep anlaşılabilmek ister. Kurduğumuz cümleler, bulunduğumuz ortamlar hep buna yöneliktir ama tamamen kendi özünüzü verip paylaştığınız, doğru cevapları aldığınız kişileri bulmak zordur, bunu bulmuşsanız aşktır.

Nedir senin kalbini çalan?

Samimiyet, dürüstlük. Sevdiğim kişinin yanında perdesiz olabilmeliyim. Yılmaz Erdoğan’ın ‘İnci Taneleri’nde seslendirdiği bir şiir vardı, “Seninle benim kalbim arasında bir duvar var aslında” diyor, o duvar olmamalı.

Senin bir önceki projende partnerin Melisa Döngel’le birlikte olduğun söylenmişti…

Aramızda hiçbir şey olmadı. Çok samimi ve dostluğumuzun geliştiği bir ortam içindeydik, bir de aynı ajanstayız ve çok sık bir araya geliyoruz.

Çalıştığın projelerde birlikte çalıştığın birine hiç âşık olduğun oldu mu?

Bir kere oldu.

Bu duruma tövbeli misin artık?

Tövbeli demeyelim, çok ince elenip sık dokunması gereken bir durum. Çünkü her zaman bir aradasınız ve ilişki bittiği zaman sonrası sıkıntı olabiliyor. İlişki sırasında iş ortamındaki alanınız farklı, özel hayatınızdaki alanınız farklı olabiliyor, bunların iç içe geçmesi kriz yaratabiliyor. Bu da ilişkiyi güzel bir yere götürmüyor.

2 milyondan fazla takipçin var. Şimdiye kadar aldığın en garip iltifat neydi?

Biri, günlük hayatından fotoğrafların içine fotoşopla beni yerleştirmişti. Düşün, o kişinin yemek masasında falan ben oturuyorum, benimle yaşıyormuş gibi… Böyle şeyler görünce onlar adına üzülüyorum çünkü bu tarafta değilim, hiçbir zaman da istemedim. Sonra da mesajları kapattım, şimdi sadece arkadaşlarımdan mesaj alıyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu